E-ticaret sektöründe dalgalanmaların yaşandığı son yıllarda trendi artan bir kategori var. “Market” pazar yerlerinde önce Ebay kökenli Gittigidiyor , market kategorisini açmış daha sonra Doğuş grubu kökenli N11 Halil Sezai ile birlikte bu kategoriye hızlı girmişti. Hepsi Burada takip etmiş ve hızlıca uyum sağlamaya başladı. Kendi kategorisi ile hiç alakası olmamasına rağmen farklı kulvarlarda boy gösteren Evmanya, Markafoni gibi siteler bile mutfağa hitap etmeye başladı.
İstanbul’da başlayan ‘’ Getir ‘’ çok ses getirdi. Devamında ‘’ Kap Gel ‘’ Getir karşısında kendini göstermeye çalışırken 1 saatte tüm ihtiyacını kapına getirmeyi vaat eden ve çocukken getir-götür işlerini komşularımıza da yaptığımız işleri kurumsallaştırıyor. Amazon kökenli Çiçeksepeti ( Bolbol ) ismiyle ciddi bir yatırım yaparken bir anda elini ayağını çekerek 2016 yılı içinde bizlere veda etti. Büyük umutlarla açılan TazeDirekt bir anda kapandı ve satışı bir başka markaya satıldı.Ayrıca görüştüğüm Ünilever , P&G ve Coca Cola , Redbull Türkiye iş geliştirme toplantılarında bu ürün ve iş modeline ayrılan global ekipler oluşturduklarını ve ciddi bilgi paylaşımları yaptıklarına şahit oluyorum. Global’de Amazon Fresh ile bu işe başlamış ve P&G , Ünilever ile istişarelerimizde E-ticaret sektöründe yükselen ciro ve karlılık getiren kategori olarak Avustralya başta olmak üzere Amerika ve Meksika’da artan trendle devam etmektedir. E-ticaret sektörünün her kategoride doyum noktasına eriştiği yıllarda Market sektörü artan trendle devam edecektir. Sizin için en iyisini seçmekle yükümlü olan markalar sizi büyük bir zaman ayırma yükümlülüğünden kurtarmaktadır. Bilgiye ulaşmak insanı tembelleştirdi. Fakat istediğiniz her şeyi, istediğiniz zaman öğrenebileceğimiz bir çağ içindeyiz. Oğlum bakkala git 2 ekmek al yerine istediğin saati seçip kapına teslimat dönemi başladı. Y kuşağı bu zamanı yaşamaya başlarken X kuşağıda bu durumun farkında. MarketSepetinden istatistiklerle paylaşmak istiyorum;
Günlük Minimum Ekmek Siparişi : 220 En Çok Ekmek Siparişi Verilen Gün : Cumartesi – Pazar En Çok Ekmek Siparişi Verilen Saat : 10:00 ve 19:00 En Çok Sipariş Verilen Ekmek Türü : Baget ve Çavdarlı En Çok Talep Edilen Ekmek : Kepekli Köy Ekmeği Oğlum, Kızım bakkaldan ekmek al döneminden ekmeğini internetten alma dönemine hoş geldiniz…
eticaretSEM KURUCUSU MERTER ÖZDEMİR “EN GÜÇLÜLER DEĞİL DEĞİŞİME EN FAZLA AYAK UYDURANLAR AYAKTA KALIR”
EticaretSEM, Türkiye Teknoloji Buluşmaları Kurucusu ve TOBB E-ticaret Meclis Başkan Yardımcısı Merter Özdemir, e-ticaretin gelişmesi adına yaptığı çalışmaları E-Ticaret Dergisi okuyucularıyla paylaştı
Sizi tanıyabilir miyiz? Neler yapıyorsunuz?
Merhaba, öncelikle bu sayınızda bizlere yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Aslında reklamcı olarak başladığım iş hayatımda halen firmaların tanıtım faaliyetleri başta olmak üzere yönetim danışmanlıkları ve özellikle eticaret ekosisteminin ülkemizde farkındalığının yaratılması üzerine ekibim ile birlikte çalışıyoruz. Özellikle e-ticaret diyorum çünkü bu ekosistemin ülkede kurulması ve bilinirliğinin artırılması ile ilgili çok fazla iş yaptık. Bazı örnekler vermek gerekirse, binlerce firmanın e-ticaret altyapısının kurulmasından, e-ticaret derneğinin hayata geçirilmesi, yüzlerce TV programının yapılması, eğitim çalışmaları ve Türkiye çapına yayılan ve sektörün farkındalığını yaratan Türkiye Teknoloji Buluşmalarının organize edilmesine kadar çok yoğun ve tempolu bir oluşum içerisindeyiz. Firmaların sadece e-ticaret yapmaları değil, işlerine teknolojiyi entegre etmelerinin önemini de vurguladığımız bu buluşmalar bu yıl itibarı ile hak ettiği yere gelmek üzere. Özellikle Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimizin de destekleriyle Turkcell ve TEB gibi Türkiye’ nin önde gelen kurum ve kuruluşlarının sponsorlukları ile yola devam ediyoruz.
Teknoloji Buluşmaları ve EticaretSEM Eğitimlerine nasıl başladınız?
Yıllarca firmalara e-ticaret altyapıları kurduğumuzu söylemiştim. Fakat gördük ki sadece bu altyapıları kurmak değil iş yapış biçimlerinin farklılığını da anlatmak firmaları bu yolda yalnız bırakmamak gerekiyor. Özellikle e-ticaret ve dijital pazarlama alanında faaliyet gösteren işin uzmanları olarak adlandırabileceğimiz kişiler ile bir araya gelerek eğitim seminerleri düzenlemeye başladık. Sonrasında ise gördüğümüz yoğun ilgi bizi daha büyük etkinlikler yapmaya zorladı. Bu kısımda ise destekçilerimiz ve sponsorlarımızın da işin içine girmesi ile birlikte e-ticaret odaklı konferanslar yapmaya başladık. 3. sezonuna giren konferanslar gün geçtikçe büyüdü. 45. Konferansı sizlerle birlikte Ankara’da icra ettik. Toplamda 45.000’ i aşkın dinleyiciye hitap ettiğimiz etkinliklere hız kesmeden devam ediyoruz.
E-ticaret Eğitimleri neden sadece İstanbul’da yapılıyor?
EticaretSEM’in eğitim merkezi İstanbul’da. Eğitimleri uzun zaman alıyor. 24 saat ile 72 saat arasında değişen programlar açıyoruz ve bu eğitimleri İstanbul’da organize etmek durumundayız. Eğitmenler ve katılımcıların büyük kısmı İstanbul’da. Diğer şehirlerden ise gelen isteklere göre kısa programlar oluşturabiliyoruz. Konferansların Anadolu illerine yayılma sebeplerinden birisi de bu aslında. Tek günlük konferanslar ile bu illere ulaşmaya çalışıyoruz.
Konferanslar bu yıl hangi illerde ve hangi içerikler ile devam edecek?
Teknoloji Buluşmaları bu yılda 10 ilimizi gezecek. Yol güzergahlarımızda sırasıyla, Antalya, Balıkesir, Kayseri, Gaziantep, Trabzon, Samsun, Trakya, Konya ve Bursa var. Konferansların ana fikrine gelince; En güçlüler değil, değişime en fazla ayak uyduranlar ayakta kalır!.. Diyoruz. “Teknolojiye ayak uyduramadığımız takdirde şirketimiz için zor günler bizi bekliyor, önlem almak, ileriyi görmek ve olanakları iyi kullanmak ticaretin olmazsa olmazı. Hele bir de teknolojik gelişmelerden bihaber iş yapmak bu günlerde en büyük hata. Şirketler kullandıkları teknolojileri değiştirdikçe iş hayatı ve aslında yaşamsal katmanlar, her boyutta değişir. Bunlar değiştikçe yeni teknolojik buluşlar yapılır, tekrar ve kesintisiz bir değişim, dönüşüm içinde devinim sürer. Bugüne kadar böyle geldik. Bundan sonrada bu şekilde gideceğiz… Hayatımız ve ticaretimiz teknolojik gelişmelerden uzakta şekillenemiyorsa bizde bu gelişmeleri en hızlı şekilde kendimize entegre edebilmeliyiz. Kendimiz olduğu kadar yarattığımız ekosistemi de geliştirmeliyiz. Bize düşen bunların tüm yurda hep bir ağızdan anlatmak. Tek tek ve il il dolaşıp KOBİ’leri hem yeni teknolojiler ile tanıştırıp hem de bakış açılarını değiştirmeliyiz.” Bu kapsamda hazırladığımız etkinliklerde çeşitli konu başlıklarımız var. “Girişimcilik • KOBİ’ler İçin Yeni İş Modelleri ve Fırsatları • Dijital Dönüşüm Süreçleri • İnternet Tabanlı İş Modelleri • E-Ticaret ve Dijital Pazarlama • Satış / CRM / ERP • Bulut Teknolojiler • Yatırım ve Yatırım Ağları • Teknolojinin Gelişim Süreçleri ve Entegrasyonları • Mobilite / Mobil Ticari Yaşam • Kamusal Zorunluluklar • Başarı Hikayeleri”
EticaretSEM kısa süre içerisinde nasıl bu kadar büyük firmaların desteğini aldı?
Evet bu bizim en büyük gurur kaynağımız. Başta Türkcell ve TEB olmak üzere sektörümüzün genelinden destek aldık. Sefamerve.com, Ticimax Eticaret Sistemleri, F.I.T Solutions, DoraBase, Ayen Software, Pegasus Havayolları, YOLO, Cimri. com, Emarsys, Kariyer.net, Milliyet. com.tr, Fotometrik360, Pepakura Digital, AjansTR, Endeavor, CYF Fuarcılık ve OevBuev.com şuan yola devam ettiğimiz destekçilerimden bazıları. Toplam 64 sponsorumuz ile 2,5 senede 45 büyük konferans yaptık. Gidilen her ilin başta Ticaret ve Sanayi Odaları başta olmak üzere birçok STK’sı bize çalışmalarımızda destek oluyor. Bu bizler için çok önemli. Tabi ki hepsine hem maddi hem de içerik olarak verdikleri desteklerden dolayı teşekkür ediyorum.
E-ticaretin Türkiye’deki durumu hakkında neler söylemek istersiniz?
E-ticaret dünyada olduğu gibi ülkemizde de gelecek nesil ticaretin en önemli argümanlarından birisi olacak. Her yıl yüzde 30-40 civarlarında büyüyen cirolar görsekte benim kanaatimce henüz yolun başında sayılırız. Firmalar internete hızlı bir şekilde işlerine entegre etmek zorundalar. Özellikle KOBİ’lerimiz internetin gücünden uzak bir girişim düşünemezler. İş modeliniz ne olursa olsun sizi dünyaya bağlayacak olan bu güçten işinizi mahrum etmeyin derim. Firmalarımız bu çağrıyı dikkate aldıkları müddetçe başlangıç seviyesi olarak nitelendirdiğimiz sektörel seviyemizin çok hızlı büyüyeceği kanaatindeyim. Tüketicilerimizin de ilgisi aynı ölçüde artarak devam ediyor. Teknolojiye daha rahat ulaşabilmek ve ihtiyaçlarımızı teknolojik cihazlar üzerinden sipariş edebilmenin kolaylaştığı günümüzde her kesimden tüketicinin ilgisi yoğunlaşıyor. Önemli olan bu avantajlı alışveriş modellerini gün geçtikçe daha sık kullanmalarını sağlamak. Teknolojiye çok hızlı adapte olabilen bir ülke olarak işlerimizi daha dijital ortamlara da taşıyabileceğimizi ve dünya standartlarına hızlı bir şekilde ulaşabileceğimizi hatta geçebileceğimizi düşünüyorum. Biz de bu potansiyel mevcut. İşte bu yüzdendir ki Anadolu’yu karış karış gezip işin farkındalığını yaratmaya çalışıyoruz.
E-ticaret Meclisi kuruluşunda yer aldınız. Meclis faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Evet çok yeni bir meclisimiz var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde oluşturulan bir e-ticaret Meclisi. Sektör için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü ilk kez resmi makamlarca e-ticaretin bir sektör olarak algılanmasını, devlet nezninde yapılması gereken birçok regülasyonun altyapı çalışmalarının yapılmasını ve en önemlisi sektör temsilcilerinin sorun ve çözüm önerilerinin tek elden devlet mercilerine iletilmesini sağlayacak olması çok güzel. Sektörün çok önemli bir kısmının meclis içerisinde olduğunu görmek ise ayrı mutluluk. Sektör adına iş yapan Türkiye ve Dünyadan birçok büyük firmanın yanısıra sektör dernekleri de meclis bünyesinde çalışmalarına başladılar. Biz ise Mecliste Başkan Yardımcılığı görevine seçilerek getirildik. Yoğun bir tempoda firmalar ile istişareler yaparak firmaların yaşadığı sıkıntıların ve çözüm önerilerinin yanı sıra tüketici tarafında da ses getirecek çalışmalarımızı kısa süre içerisinde sizler ile paylaşacağız.
Sattığınız ürün ile hedef müşteri segmentinizi belirleyerek yola çıkmak en verimli yoldur. Müşterinizi iyi tanımalı ve hangi mecrayı aktif kullandığını bilmelisiniz. Bunun yolu da farklı uygulamaları kullanarak en doğru analizleri yapmaktan geçmektedir.
Öncelikle müşterilerinizi analiz ederek başlayabiliriz. Cinsiyet, yaş, öğrenim durumu sizlere onları tanımanız için bazı fikirler verecektir. Daha sonra bunların sipariş sıklıklarını inceleyerek sizde bir sene içerisinde ne kadar alışveriş yaptığına bakabilirsiniz. Böylece farklı bir katman daha yaratarak en verimli grubu oluşturabilirsiniz. Sonuçta bu katmanlar size belirli bir grubu yada grupları gösterecektir. Şimdi bu gruptaki kişilerin nerelerde yer aldığını ve hangi sosyal mecrayı aktif kullandığını belirlemelisiniz. Sitenize yerleştirdiğiniz kodlar ile ilk sitenize nereden giriş yaptıklarını ve hangi linklere tıkladıklarını görebilirsiniz. Bu size reklam vereceğiniz mecralar için fikir verecektir. Bunun yanında kelime analizi yaparak siteniz içerisinde hangi ürünlerin hangi kelimeler ile yanyana geldiğini bulabilir ve bu kelimeleri hedefli reklamlar verebilirsiniz. Mecra ve müşteri segmentiniz belirlendikten sonra kalan şey doğru reklam aracını kullanmaktır. Mobil kanal için kullanacağınız banner içeriği ile masaüstünden gelen müşterinin kullanacağı banner ve içerik farklı olmalıdır. Bunun yanında text içerik mi yoksa slogan mı kullanmaya da karar vermelisiniz. Unutulmaması gereken bir konuda mutlaka bannerlarınızda call to action butonunuzun olması gerektiğidir. Yakın zamana kadar offline ve online kanala sahip markalar için dijital a reklam vermek performans ölçülebilirliğinin mümkün olmadığı için büyük bir problemdi. Günümüzde ise dijital mecra da verilen kodlar ile offline kanalda yaratılan fırsatlar sonucu müşterilerin nereden geldiğinin ölçülmesi sağlanmaktadır. Bütün bu yöntemler yanında hedef bazlı çalışmalar yapıldığında markalar için en doğru pazarlama teknikleri ortaya çıkacaktır.
Son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz kavramlardan biri melek yatırım ve melek yatırımcılık oldu. “Melek” isminden de anlaşılacağı üzere, bu yatırım türü, büyüme potansiyeli olan girişim ve girişimlere, maddi ve akıllı sermaye ile ortak ve destek yatırımı yapılması anlamına geliyor.
Melek yatırımcıların yeni girişimlere birikimlerine ek olarak deneyimlerini de koyarak katkı sağlarken, girişimcilere iş ağlarından yararlanma imkanı da sunduğunu en önemlisi olarak da girişimlerin daha hızlı büyüyebilmesi için mentörlük yaptıklarını belirten inovasyon şirketi Alfanorm’un Kurucu Ortağı ve Melek Yatırımcı Muzaffer Öztan, girişimcilerin melek yatırım alabilmesi için gerekli olan 5 koşulu şöyle sıraladı:
Yenilikçi misiniz?
Girişimin faaliyet noktasının yenilikçi özellikte olması önemlidir. Girişim ya yeni özellikler taşımalı ya da var olan bir duruma farklı bakış açışıyla yaklaşıyor olmalıdır.
Kişisel özelliklerinize güveniyor musunuz?
Girişimcinin kişisel özellikleri melek yatırım sürecinde oldukça öne çıkan noktalardan biridir. Girişimcinin uygulama becerileri, liderlik potansiyeli ve açık fikirliliği melek yatırımcılar tarafından aranan en önemli kriterlerden bazılarıdır.
Detaylı iş planınız var mı?
Yeni iş fikrinin iş planının tüm aşamaları kapsayacak şekilde eksiksiz olarak tamamlanmış ve girişimin iş hedeflerinin belirlenmiş olması gereklidir. Müşteriler, iş ortakları gibi sürece dahil olan tüm bileşenlerle detaylı görüşmelerin yapılması ve iş birliklerinin oluşturulması önemlidir.
Fikrilerinizi, ürüne/hizmete dönüştürebiliyor musunuz?
Melek yatırım sürecinde girişimcinin iş fikri, çekirdek sermaye ya da sosyal sermaye ile ürüne/hizmete dönüşmüş olmalıdır.
Girişimiz büyüme potansiyeli taşıyor mu?
Girişimin mali planı net bir şekilde yapılmış ve büyüme potansiyeli belirlenmiş olmalıdır. Büyüme ve yaygınlaşma potansiyeli olmayan girişimlerin melek yatırımcı desteği alması mümkün değildir.
Yeni yıla adım atarken geriye dönüp baktığımda kalabalık/karanlık içerisinde parlayan tek yıldızın pazar yerleri olduğunu görüyorum.
2016 Senesinin parlayan yıldızları; Gitti Gidiyor, N11 ve kuşkusuz ki beklenmedik bir hamle ile dışa dönen Hepsiburada idi. Gittigidiyor’un 10 senelik evrimini incelediğimizde; varlığını 2. el eşya satılan bir pazar yeri olarak sürdürürken, faylar değiştirerek, e-ticaret yapan herkesin “dükkan” açtığı bir çekim merkezi, haline getirdiğini görüyoruz. N11’in ise kendi oyun alanını ilk günden beri sadece şirketlere açması, pazar alanlarına ilk profesyonel adımın ve kalitenin de gelmesini sağladı. Hepsiburada ile ilgili ise bir kaç sayfa yazılabilir ama en başından beri Hepsiburada’nın bu kadar stok tutup bu kadar çok kategori yöneticisi ile çalışarak ilerlemesinin doğru olmadığı gözükmekteydi. Aralık 2016’da aldığımız duyum Hepsiburada’dan bir çok kategori yöneticisi ile yolların ayrıldığı yönünde oldu. Hepsiburada yeni yapısı ile pazar yerinde o kadar çok yol kattediki şu anda cirosunun %60 – %65’inin pazar yerlerinden geldiğini duymaktayız. Doğal olarak artık markalar ile direkt bağı biraz daha gevşetecek güce sahip oldu; buda her iki tarafa yeni oyun alanları açtı, diyebiliriz.
Değişime ayak uydurmak
E-ticaret ile sıkı bir bağı olan bizler; bir büyük markanın kendi domaini altında müşteri çekmesini, kendi merkez çekim kuvvetini oluşturması gerektiğini söylerken neredeyse hem marka, hem de dikey e-ticaret siteleri tarafında pazar yerlerine ürünlerini konumlandırmayan işletmenin kalmadığını görür olduk. Öyle ki; bunun ilk şaşırtan adımını geçmişte Kliksa atmıştı ve farklı bir isim ile Gitti Gidiyor’da dükkan açmıştı. Kliksa hikayesine tekrar girmek istemem ama son senelerinde pazar yerleri için çok çalıştılar yani amaçları kendi pazar yerlerini kurmaktı. İtalya’dan bir ekip geldi; 6 ay çalıştılar iyi iş çıkmadı yerine yeni ekip derken, Kliksa’da bu arada kapanma kararı aldı. Neyse diyelim ve devam edelim; pazar yerlerinde dükkan açan markaların bazılarını biliyor ve görüyoruz öte yandan direkt görmediğimiz markalarında farklı satıcı isimleri ile kendilerini konumlandırarak satışlar yaptığını çok net gözlemliyoruz. Bunun doğru ve yanlışlığı; işletmeye, stratejiye ve beklentilere göre değişiklik gösterebilir.Özet ile günümüzde hiç bir marka pazar yerlerinin gücünü görmezden gelemedi keza bizlerde artık bu gücü kabullendik ve yönlendirmelerimizi güncelleştirmeye başladık. GittiGidiyor’un Cadde projesi de bu cümlemizin altını dolduran en önemli adım oldu diyebiliriz. GittiGidiyor Cadde girişimi ile markaları kendi alanına davet etti ve onlara e-ticaret’i birde bizim penceremizden deneyimleyin mesajını verdi. Şu adresten ilgili markalarını inceleyebilirsiniz; gittigidiyor. com/cadde ( Teknosa, Taç, Tefal, Happy Center, Arnica, Adore, Ayyıldız, Daikin ve bir çok marka… )
Satın Alınamaz Trafik
Peki neden pazar yerleri?
Gittigidiyor, N11 ve Hepsiburada Türkiye’de ki hiç bir markanın tek başına elde edemeyeceği bir trafiği taşıyor ve bu trafiği ücretsiz bir şekilde ilgili markaya sunuyor. Her satıştan aldıkları yüzdelik marjı bir kenarda tutuyorum. Burada ki trafiği ve ciroyu kendilerine verdiğiniz marjın yaklaşık yüz bin katı bir ücret ile zaten satın alamazsınız ya da almak istemezsiniz. Danışmanlık verdiğim bir çok şirkete artık şu cevabı vermenin doğru olduğunu görmekteyim; bir e-ticaret siteniz olsun ama ürünlerinizi pazar yerlerinde de konumlandırın. Çünkü kendi e-ticaret sitenize çekeceğiniz trafiğin ana kolları şu şekilde oluşuyor; marka kelimeleri, direkt girişler, yönlendirme trafik. Bundan sonrası ise para harcamaya başlayacağınız “non-brand” topuna girmenizi gerektiriyor bunu da sakın yapmayın diyebilirim çünkü kaybetmeye başlayacaksınız. ( burada ki yakacak kadar bütçesi olanları ayrı tutuyorum ) Marka gözüyle bakarsak, e-ticaret sitenizin “brand” dediğimiz markanın kendi ürünlerine ait aramalarda dahi “google shopping” trafiğinin çoğunu alıp götürüyor. Yani kendi ürünlerinizde ilk sıralarda yer aldığınız aramalarda bile trafiği çekmekte artık zorlanıyorsunuz. ( bunda Google adwords sağ alanın artık kullanılmamasının da etkisi var ) Teknik kısma sıkıcı gibi gözükse da kısa bir giriş yapmak istedim. Günün sonunda işimizin en güzel yanı ölçümlenebilir olması.
Son Olarak
Yeni Dönemde e-ticaret’in yeni ve güçlü duruşu, size sundukları ile pazar yerleri haline geldi. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; pazar yerleri ile yakın bir bağ kurduğunuz da oranların ve onların size verdikleri desteklerinde önü açık yani her zaman olduğu gibi burada da sıkı çalışmak ve hiç durmamak gerekiyor. Yarın bize ne getirir izleyip öngörmeye gayret edeceğiz ama bugün 7-14 gün vade ile hesabınıza geçen paraları, yüksek hacimli trafiği sakın ıskalamayın. Bu fırsatı kaçırmayalım, göz ardı etmeyelim…
Pazaryerleri 5651 Sayılı Kanuna (İnternet Kanunu) göre yer sağlayıcı, Elektronik Ticaret Kanuna göre de aracı hizmet sağlayıcıdırlar. Kendilerinin eklemediği içerikten de sorumlu olamazlar. Elbette sadece pazaryerleri değil, sözlükler için de benzer bir tartışma halen devam etmektedir. Acaba bir yer sağlayıcı için sınırsız bir sorumsuzluk mu söz konusudur?
Pazaryerlerinin en büyük problemi bu sitelere yüklenen sahte markalarla ve yorumlarla mücadeledir. Aynı şekilde marka sahipleri de markalarının güç kaybetmemesi için büyük mücadele vermektedir. Saniyede binlerce ürünün ve yorumun eklendiği bu sistemlerde her bir ürünün orijinal olduğunu veya yorumlardaki tecrübelerin gerçekliğini kontrol etmek elbette mümkün değil. Bununla birlikte şayet gelir getiren bir işletmeniz varsa hakları ihlal edilen kişilerin de korunması için makul bir sistemin kurulması da beklenmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014 yılında meşhur gittigidiyor. com kararı ile şayet bir işletme ihtar edilmişse artık olaya özel marka ihlali ile ilgili gerekli tedbirleri almalıdır, sonucuna ulaşmıştı. Sanal bir işletmenin sahibi olan pazaryerleri, kendilerine gelen sanal itirazları uzaktan denetlemek imkansızdır diyerek bu kararı yoğun şekilde eleştirmektedirler. İnternet Kanunu’nda 2014 yılında yapılan değişiklikle yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerik ile ilgili haberdar edilmesi hâlinde yayından çıkarmakla yükümlüdür. Yani konu sadece marka sorunları değil, ortam sağlayıcı olarak hizmet veren bütün internet siteleri bildirilen içerik hukuka aykırı ise yayından kaldırmak zorundalar. Bu durumda pazaryerinin hukuka aykırılığı bir mahkeme kararı olmadan tek başına tespit etmesi beklenmektedir. Aykırılık durumunda mahkemeler dahi ancak erişime engelleme kararı verebilirken site sahibinin talep halinde içerik çıkartması gerekmektedir. Aslında bu “uyar-kaldır” sisteminin bir uzantısıdır ve olması gerekendir. Bununla birlikte yer sağlayıcının bir içeriğin hukuka aykırı olup olmadığına karar vermesi de oldukça zordur. Çok açık şekilde bir hukuka aykırılık var ise, örneğin bir marka sahibi ilandaki ürüne rızasının olmadığını beyan etmişse artık yer sağlayıcının bu talebe uymak zorundadır. Peki marka sahibi her seferinde pazaryerini ihtar mı etmelidir? Yer sağlayıcı bu tür ihlallerin odağı haline gelmişse, aslında sisteminde yapacağı birkaç değişiklikle marka ihlallerini otomatik olarak tespit edebilecekken bunu yapmıyorsa veya sessiz kalıyorsa hukuka aykırı içerikten yine de sorumlu değil midir? Pazaryerlerinin güvenilir olmasından faydalanan fırsatçı taklit üreticiler, hem gerçek marka sahiplerine zarar veriyor hem de pazaryerleri nin müşterilerin gözündeki itibarını zedeliyor. Daha da önemli bu kötü tecrübeler kulaktan kulağa yayıldığı için toplumun genelinde e-ticarete güvensizlik artıyor. Gucci, Alibaba’ya sahte ürünler sebebiyle dava açmıştı. Ve yapılan bir araştırmaya göre de Alibaba’nın sattığı ürünlerin yüzde 40’tan fazlası sahte veya kalitesiz ürünlerden oluştuğu ortaya çıkmıştı. Apple, geçtiğimiz Ekim ayında sahte Apple ürünleri sattığı gerekçesiyle bir Amazon tedarikçisine dava açtı. Birkenstock da Amazon’da satılan sahte Birkenstock’larla mücadele etmenin artık imkansız hale gelmesi sebebiyle Amozan’dan çekildi. Bu yaşananlar üzerine Amazon marka sahiplerini yayına almaya karar verdi. 2017’den itibaren uygulamaya piyasaya sürülen ürünlerden marka sahibinin haberinin olması sağlanacak ve gerektiğinde müdahale imkanı tanınacak. Aslında bu yöntemle yukarıda bahsettiğimiz iş yükü marka sahiplerine aktarılmaktadır. Bahsettiğimiz gibi pazaryerlerinin bir başka büyük sorunu da sahte yorumlardır. Hukukumuzda haksız rekabete karşılık gelen sahte yorumların marka sahiplerine ve platformların itibarına zarar verdiği biliniyor. Bazen markalar rakipleri karalamak için yorumları kullanırken bazen de sahte ürün tecrübeleri paylaşarak rekabette öne geçmeye çalışmaktadırlar. Bu sadece yorumla değil, ürünlere yıldız verilen oylama anketlerinin sahte oylarla tıklama sahtekarlığı ile de sağlanabiliyor. Örneğin 2013 yılında Şahan Gökbakar’ın Celal ile Ceren filmi için organize olan bir grup film daha vizyondayken, IMDb’de tarihin en kötü filmi seçilmesini sağlamıştı. İşte marka sorununda olduğu gibi sahte yorumlara da el atan Amazon 500 bine yakın sahte yorumu sildi. Amazon, “machine learning” tabanlı bir sistem akıllı bir sistem geliştirdiğini geçtiğimiz yıl paylaşmıştı. Görüldüğü gibi yer sağlayıcılar yapay zeka kullanımı ile markaları koruyabilmektedir. Amazon bu girişimleri pazaryerlerinin içerik ile ilgili sorumluluğunun bariyerini biraz daha aşağı çekmiş oldu. Gerek sahte yorum tespit etme gerekse marka izleme sistemi ile yer sağlayıcı pazaryerlerinin de markaları korumak için yapabileceklerinin neler olduğunu gösterdi. Elbette bu girişimin dolaylı sonucu daha güvenli alışveriş olacaktır.
Türkiye’nin ilk Silikon Vadisi merkezli girişim sermayesi fonu olan 500 İstanbul, yeni dönem hedeflerini belirledi. Hiç hız kesmediklerini, hatta 15 Temmuz’dan sonra yatırım yaptıkları girişim sayısının 12’yi bulduğunu belirten 500 İstanbul Yönetici Ortağı Rina Onur Şirinoğlu, Türkiye’den milyar dolarlık küresel şirketler çıkartabilmek hedefiyle, 5 yıl içinde 100 girişime yatırım yapmayı planladıklarını söyledi.
Merkezi Silikon Vadisi’nde bulunan 500 Startups ağı altında faaliyet gösteren ve Türkiye’nin ilk ABD merkezli girişim sermayesi fonu olan 500 İstanbul, ülkemizdeki girişimcilik ekosistemine katkı sağlamaya kesintisiz devam ediyor. Yönetici Ortak Rina Onur Şirinoğlu’nun verdiği bilgiye göre, 500 İstanbul önümüzdeki 5 yıllık dönemde 100 girişime yatırım yapmayı hedefliyor. Türkiye’ye ve dünyadaki Türk girişimcilerine odaklanan 500 İstanbul’un Temmuz ayının sonunda aktif hale geldiğini anımsatan Şirinoğlu, “15 Temmuz’dan hemen sonra başlayan süreçten bugüne kadar, eğlenceden sağlığa, ulaşımdan perakendeye, farklı alanlarda 12 girişime yatırım yaptık. 2016 sonu ile 2017 ilk çeyreğinde 5 yatırıma daha imza atmayı hedefliyoruz. 2017’de portföyümüze 20 girişim daha eklemeyi planlıyoruz. 5 yıl içinde ise yatırım yaptığımız girişim sayısının 100’yi bulacağını düşünüyoruz” dedi.
Türkiye’den milyar dolarlık girişimler çıkarmayı hedefliyor “Portföyümüzde Türkiye pazarını hedefleyen şirketler de yer alıyor ancak büyük çoğunluğu küresel pazarlara oynayan şirketler oluşturuyor” diye konuşan Rina Onur Şirinoğlu, “Amacımız, Türkiye’den çıkıp dünya genelinde başarıya ulaşan, değeri milyar dolarlarla ifade edilen şirketler oluşmasına destek olmak. 500 İstanbul olarak bölgedeki ilk ve tek global erken aşama yatırım fonu konumundayız. Fonumuzun yatırımcıları arasında Türkiye’nin önde gelen holdingleri ve yatırım firmalarının yanı sıra iş dünyasından isimler bulunuyor. 4 ay gibi kısa bir süre içinde 12 girişime destek vermiş olmamızın, yatırımcılarımızın Türkiye’deki girişimcilik ekosistemine olan inançlarını en iyi şekilde yansıttığına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Web tabanlı ön muhasebe uygulaması olarak hizmet veren ve Wired Dergisi’nin seçtiği ‘Europe’s 100 HottestStartups’ listesinde iki yıl üst üste yer alan Paraşüt’ün Kurucu Ortağı Sean Yu, tecrübelerinden yola çıkarak girişimcilik serüveninde kaçınılması gereken hatalar hakkında önerilerde bulundu.
Girişimcilik demek deneyim biriktirmek demek. Deneyimlerin bir kısmını ise yapılan hatalar oluşturuyor. Günümüzde çok hızlı büyüyen girişimlerin bile yönetimsel hatalar yüzünden kapandığına şahit oluyoruz. Zaman zaman yatırım ararken zaman zaman ise içine düşüldüğünü gördüğümüz hatalar her zaman daha da kamçılayıcı oluyor.
Kaynakların kısıtlı olmasına takılmayın
Kaynaklarınızın kısıtlı olması az şey başarabileceğiniz anlamına gelmez. Bu durum çoğu zaman karşılaştığınız sorunlara yaratıcı çözümler bulmanıza neden olur. İyi bir girişimci karmaşık sorunlara yaratıcı çözümler bulabilendir. Aslında bu sebeple kaynakların başlangıçta kıt olması ilerisi için size disiplin ve hareket kabiliyeti kazandırabilir. Unutmayın, girişimcilik kıt kaynaklarla büyük işler başarmak demektir.
Soruna değil çözüme odaklanın
Girişimcilikte hepimizin ortaya çıkma nedeni bir soruna çözüm bulmamız. Odaklandığınız soruna çözüm ararken başka sorunlarla karşılaşmak ise çok normal. Her sorun aslında sizin için yeni bir fırsatın kapısını aralıyor olabilir. Kaynaklarınızın kıt olması gibi, deneyiminizin de sınırlı olması sorunlar karşısında başınızı biraz ağrıtabilir. Fakat unutmayın, siz aştığınız sorunlar üzerinde ekibinizi ve projenizi yükselteceksiniz. Bu yüzden soruna değil, çözüme odaklanın.
Ekip kurma işini aceleye getirmeyin
Ekip kurmayı iki aşamalı düşünebilirsiniz. İlk aşama yola çıkarken ortaklarınızı seçmenizdir. Ortaklarınızı seçerken şu üç kuralı aklınızdan çıkarmayın ve emin olana kadar “Doğru ortağı buldum” demeyin:
1. Ortağınız sizin için tamamlayıcı olmalı.
2. Birlikte çalışma becerinizi test etmiş olmalısınız.
3. Toplantılara ve etkinliklere katılarak tanışabildiğiniz kadar insan ile tanışıp doğru insanı bulduğunuzdan emin olmalısınız.
İkinci aşama ise, beraber çalışacağınız ekibinizi seçmeniz. Bireysel olarak yetenekli, donanımlı insanlarla beraber çalışmak tabii ki önemli. Daha önemli olan ise, bir ekip olarak başarılı ve uyumlu çalışabilmektir. Bu yüzden bireysel yeteneklere değil, ekibinizi tamamlayacak çalışma arkadaşları bulmaya odaklanın. Ekibinizle birlikte çalışırken doğal akış içinde uyumu yakalayın ve ortak bir hedefe kitlenin. Silikon Vadisi’ni kendinize örnek alıp, start uplarla ilgili her şeyi araştırarak öğrenebilirsiniz. Rollerinizi her bir çalışanın güçlü yönlerine göre belirleyerek daha çok iş çıkarabilir, birbirinizin fikirleri üzerine çalışarak herkesin diğerlerinden bir şeyler öğrenmesini sağlayabilirsiniz.
Sorunları karmaşıklaştırmayın
İyi bir girişim, büyük bir soruna basit ve sade bir çözüm sunabilendir. Tek bir sorunu olabilecek en iyi şekilde çözün. Bunun için de insanların önünde duran büyük ve karmaşık sorunları olabildiğince kolaylaştırın ve insanlara tekrar gösterin, tabii ki çözümünüzle beraber!
Sabırlı olun ve kolay vazgeçmeyin
Kararlı ve sabırlı olun. Start up kurmak bugüne kadar karşılaştığınız en büyük zorluk. Hiçbir start up bir gecede gerçekleşen bir mucize değildir. Neyle karşılaştığınızın hiç bir önemi yok, çok çalışın ve zorlukları kararlılıkla aşın! Sonucuna önce siz şaşıracaksınız sonra da diğer insanlar. Paraşüt, hizmet vermeye başladığı yıldan itibaren 110.000’i aşkın işletmeye ulaşmış durumda.
BİR DANIŞMANIN GÜNCESİ
“Dijital Pazarlama ve E-ticaret Adına…”
“EŞİM, SEVGİLİM BENİ ALDATIYOR MU?”
Merhaba, Yazımın başlığından da anlayacağınız gibi bir reklam platformunu amacı dışında kullanmayı hiç düşündünüz mü? Yani “Facebook, instagram reklamları ile eşinizin, sevgilinizin sizi aldatıp aldatmadığını öğrenebilir miyiz?” sorusuna teoride ve pratikte evet diyebilirim. Peki bunu nasıl yapabiliriz? GÖrsel 1’de test ettiğim bir yöntemden bahsetmek istiyorum. Size göre veya diğer meslektaşlarıma göre belki bu bir saçmalık gelebilir ama sektörden arkadaşlarım Facebook da reklam çıkarken ilgi alanları hedeflemesinde saçmalığın daha ötesinde hedefleme yöntemleri olduğunu hatırlayınca yukarıdaki sorumun çokta saçma olmadığını anlayacaklardır. Öncelikle reklam platformlarının yeteneklerini sonuna kadar sorgulama, sınama gibi bir mizacım var. Teorem olarak bir insanın eşini, sevgilisini aldattığını reklam platformları üzerinden bulabilir miyim acaba diye düşünürken, (Çağın en büyük problemi bu değil mi ) bazı aldatma davalarında tanıdığım bir avukatlık şirketi bu konuyla ilgili neler yapabileceğimizi sorması üzerine biraz daha irdelemeye başladım. Facebook da ileri seviye hedeflemede “Özel Hedef Kitle” oluştururken aşağıdaki bilgileri içeren bknz. Görsel 1 .txt, .csv dosyası yüklediğiniz de, sistem eğer bu veri alanlarında olan bir Telefon Numarası, E-mail Adresi, Facebook Kullanıcı Kimliği gibi tekil bilgileri Facebook platformunda yakalarsa, aynı sistem üzerinden onlara reklam göstermeyi mümkün kılabiliyor. Normalde reklam verenler fb reklam platformunun bu yeteneğini kendi müşterilerini yeniden bulmak ve pazarlama yapmak için kullanırken biz farklı bir amaç için kullanacağız Şimdi gelelim yukarıdaki soruyu yanıtlamaya. Eş veya sevgilinizin (bundan sonra kurban olarak anılacaktır) Facebook kullanıcı kimliği,e-posta adresi veya cep telefonu numarasını bu sisteme yükleyeceğiz, not olarak şunu hatırlatmalıyım, bu platformun çalışması için min. 20 tekil bilgi eklenmesi gerekmektedir, aksi halde güvenlik gereği reklam gösterime girmez. Bu yüzden size 19 adet başka Facebook kullanıcı ID si, telefon numarası veya e-mail adresi lazım. Diğer 19 facebook hesabının pasif olması gerekli, yani birilerinin kullanmıyor olması lazım çünkü reklam gösterime onlarda da girebilir. Amaç kurban’a reklamı göstermek olduğu için bu son derece önemli. Bir .txt veya .csv dosyasında alt alta yukarıdaki verilerden en az birini “Aldatma Listesi” adı altında sisteme yüklüyoruz. Yüklendikten sonra sistem bize bu verilerle fb platformunda eşleşen listeleri oluşturuyor. (Zaten hepsinin bir fb hesabı olduğu için mutlaka 20 adet eşleşmiş hedef kitle oluşacaktır ) Daha sonra reklam platformuna girip kampanya çıkmaya başlayabiliriz. Reklam çıkabilmek için tabiki bir sayfa yöneticisi ve reklam hesabınızın olması gerektiğin söylemem yersizdir sanırım. Bunların olduğunu ve reklam çıkmayı bildiğinizi varsayarak reklam verme amacı olarak post pro veya internet sitesi tıklamayı seçebilirsiniz, ama unutmamalıyız kurban’ı siz tanıdığınız için ne tarz reklamlara ilgi duyacağını kestirmeniz reklam performansını olumlu etkiler. Reklam çıkarken yapacağımız daha önceden yukarıdaki yüklediğimiz adı “Aldatma Listesi” olan hedef kitleyi seçmek. Bknz. Görsel 2 Sonra ilgi alanlarına gelelim, aşağıdaki ilgi alanlarından bknz. Görsel 3, kurban’ın ilgi alanına uyan tüm veriler seçilir. Gördüğünüz gibi aşağıda medeni birliktelik, serbest ilişki, karmaşık gibi şaşırtıcı ilgi alanları mevcut, fb de kimsenin ilgi alanlarına medeni birliktelik, serbest ilişki yaşıyorum vb. gibi şeyler yazacağını sanmıyorum. ( Ufak bir not; peki Facebook bu verileri neye göre belirliyor ve bizi o ilgi alanına sınıflandırıyor? Bu soruya başka bir yazımda değinirim ) Bu ilgi alanlarını seçerek yanına kurban’ın telefon modeli, iş adresi (haritadan iğne ekleyerek) sevdiği programlar vb. gibi aklınıza gelecek tüm verileri buraya girebilirsiniz. Gelelim kritik yere, eğer kurban size söylediği yerler dışında aldatma olayını gerçekleştiriyor ise reklamı seçmiş olduğunuz lokasyon dışına çıkınca göstermek üzere çıkmalısınız. İşin hedefleme kısmı birçok argümana göre oluşturacağınız o kişiye özel değişiklik gösterdiğinden dolayı buraya çok fazla giremiyorum. Özet mantık şu olacak, sadece sizin bildiğiniz pasif 19 adet datanın olduğu bir hedef kitlede yukarıdaki kurban’ın ilgi alanında ve demografisinde başka kimse olmadığı için reklam yasaklı bölgelere girince gösterime girecektir. Bu durumda kurban sizi aldatmış diyebiliriz. Hemen şuna da açıklık getireyim, aldatmanın kelime anlamı çok geneldir. Karşıt cins ile veya verdiği bir sözü tutmamak vb. gibi durumlarda aldatmaya girer. Bunu ispatlamak, reklam gösterime girmesiyle mümkün oluyor. İşin tartışma boyutuna gelecek olursak teknolojinin sınırlarını (sınırsız) bilmek ve fikir üreterek bunun gibi daha pek çok ürünü amacı dışında kullanabileceğinizi söyleyebilirim. Yukarıdaki konuya eleştiri veya sorularınızı twitter hesabımdan etiketliyerek ( @yilmazbozan ) sorabilir, görüş bildirebilirsiniz. Türkiye’deki sektöründe 1. Olan ve Dünya da çeşitli ödüller alan bir web sitesi sahibine yıllarca sizin fb sayfanızı like edenlerin user id lerini indirip onlara reklam çıktığımı söylediğimde beni hacker lık ile suçlamıştı, oysa o kadar cahiliz ki platformların yeteneklerini sorgulamıyor veya o alanı gerçekten yetkin birine emanet etmiyoruz. Dijital dünyada her şey mümkün yeter ki dediğim gibi platformların sınırlarını sorgulayın. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.