Konumuz e-ticaret olmasına rağmen bu şekilde bir başlığın ne ilgisi olduğunu ilk okumada düşünüyor olabilirsiniz ama yazının tamamını anlayarak okuduğunuzda vermek istediğim mesajı almış olacaksınız diye düşünüyorum.
Geçen hafta gerçekleştirilen bir konferans da panelisttim ve kısaca şöyle bir soru geldi twitter üzerinden “bugün hayatımızın olmazsa olmazı e-ticaretin Türkiye’de sadece %2 lik bir paya sahip olduğunu biliyor muydunuz?” (Bu oran aslında daha düşük, TÜBİSAD’ın verdiği analize göre bu oran %1,3 dür ve gelişmekte olan ülkelerde ortalama oran %3,5 dir. Yani biz maalesef kat kat altındayız.)
Bu soruya istinaden şu cevabı verdim;Türkiye internet penetrasyon oranında Dünya’da 11. Sırada ve nüfusun %47 likbir kısmı internet kullanıyor, sosyal medya da aynı şekilde Dünya’da Facebook kullanımında 7. sıradayız, twitter da 11. ve Youtube da 14.sıradayız. Şimdi baktığınızda bu kadar rekor kıran
bir internet popülasyonu ve sosyal medya kullanıcısına sahip bir kitle nasıl olurda internetten alışveriş yapmaz ve bu oran %2’nin altında çıkar? Cevap çok basit, cahiliz! Biraz daha açayım demek istediğimi, bakkalın oğlu Cabbar da site yapıyor, e-ticaret sitesi de yapar, önüne gelen herkes araba kullanır gibi dijital pazarlamacı kesildi ki bunların en başta gelenleri de googlecı, “bir SEO yaparım aklınız şaşar”, “bir adwords yönetirim sertifikalarım bile var bak” vs.. gibi gecekondulaşmış bir sektör haline gelmiş durumda. Bu tarz gecekonduların olduğu bir sektörde de e-ticarete girmek isteyen irili ufaklı firmalar, çok fazla araştırma yapmadan, önüne gelene güvenip hadi bu işe başlayalım deyince de sonu pek tabiki hüsranla bitiyor.
Belki cebindeki son parasını bir umut olarak bu sektöre yatıran girişimci eğer doğru insanlar, firmalar vs. karşılaşmış olsaydı şuan bu %1,3 lük e-ticaret payının çok çok üstünde olduğumuzu söyleyebilirdim. İşi batırdıktan sonrasında ise yeniden bu işe girmek istediğinde girişimci araştırma yapmaya başlıyor, neden? Çünkü ağzı yandı yoğurdu üfleyerek yiyecek! Bu süreçte karşısına çıkan profesyonellerde geçmişin günah keçisi olmak zorunda kalıyor. Ben iyi müşterilerde dahil olmak üzere çok duydum “Yılmaz bey bu işte çok para kaybettik bize bir yardımcı olun. 800 bin batırdık, lütfen siz bize yardımcı olun kazanalım, hep birlikte kazanalım…” Şimdi düşünün birilerinin yaptığı hataları düzeltmek için harcayacağınız emek başka bir dert, kaldıki bu teklifle gelen firmanın da kazanalım birlikte kazanalım demesi ise hala bu işte cehaletimizi gösterir bir durum. Maalesef ki feleğin sillesini yiyenler genelde beni buluyor
Keşke diyorum işe başlamadan önce bu işle ilgili her şeyi bir araştırsaydınız.Evet yukarıdaki yazıdan çıkartacağınız ilk şey araştırın, bilmediğiniz bir sektöre giriyorsunuz ve e-ticaret geri dönüşümü hemen olan bir sektör değildir. Eğer paranızı yatırıp 3 ay sonra tüm masraflarınızı çıkartacağınızı düşünüyorsanız hiç girmeyin. En büyük firmaların bile bilançolarını gördüğünüzde (e-ticarette) şaşıracaksınız. Amazon ilk 10 yıl hiç kar etmediğini
hatırlatırım. Tabi ki Amazon’un o zamanki şartları ile şu zamanki şartlar bir değil ama yine de Özetleyecek olursam eğer, işinizi mutlaka e-ticarete taşıyın, korkmayın. Ama bu işte AR-GE’ yi en sona değil, en başa alın, alın ki sonradan hüsrana uğrayıp, her şeyi sil baştan inşaa etmek zorunda kalmayasınız. Düşünün bir yarışa katılacaksınız ve size araba ile bir pilot lazım.
Burada arabanız = yazılımınız, pilotunuz=pazarlamanız, bu ikisinin mükemmel uyumu ile her yarışı kazanabilir, en azından yarışta eşit şartlarda yer alabilirsiniz. (bkz: Growth Hacking, Gelelim konunun başlığına, yeni başlayıp başlamamanız e-ticarete önemli değil, önemli olan gelişim ve değişime ne kadar açık olduğunuz, eğer her şeyi kendiniz bildiği ve bu işin dinamikleri sadece sizin çevrenizde döndüğünü düşünüyorsanız onlara tek bir sözüm var sektör adına; “Sen gelme ulan ayı”… (siz bu işe girmeyin…)
disabilities insurance quotes auto underwriting department
Yazar hakkında